“81 YILLIK YARA: AHISKA TÜRKLERİNİN SÜRGÜN ACISI HÂLÂ YÜREĞİMİZDE

“81 YILLIK YARA:  AHISKA TÜRKLERİNİN SÜRGÜN ACISI  HÂLÂ YÜREĞİMİZDE

“Stalin’in emriyle bir gecede yurtlarından koparılan Ahıskalı Türklerin dramı, 81 yıl sonra bile dinmeyen bir feryat olarak tarihin hafızasında duruyor.”

Bun ve Kıpçak Türklerinin torunlarından Esenler’de yaşayan Strajeist İbrahim Ahıskalı’nın 14 Kasım 1944 Tarihli İnsanlık Suçunu, Ahıskalı Türklerinin Sürgüne gönderilmesini, yurtlarından edilmesini ve 81 Yıl önce yaşanmış acıları kaleme aldı.

Strajeist İbrahim Ahıskalı: Bugün, 14 Kasım 2025, tam 81 yıl önce, Ahıskalı Türklerinin vatansız bırakılmasına ve zorla yerinden edilmesine neden olan trajik sürgün olayının yıl dönümüdür. Bu tarih, yalnızca Türk tarihinin değil, aynı zamanda evrensel insan hakları ve hukuk tarihi açısından da en acı ve kayıp dolu günlerden birini teşkil etmektedir.

Zorla Yerinden Edilme ve İnsanlık Dışı Uygulama

Ata topraklarımız olan Ahıska bölgesinden, 14 Kasım 1944 tarihinde, sadece iki saat gibi kısıtlı bir zaman zarfında, yaklaşık 90.538 soydaşımız, evlerinden, hatıralarından ve tüm sosyal bağlarından zorla koparılarak uluslararası hukuka aykırı biçimde yük ve hayvan vagonlarına doldurulmuş ve meçhul bölgelere doğru tehcir edilmiştir.

Yaklaşık bir ay süren bu insanlık dışı sevkiyat sürecinde, binlerce Ahıskalı Türk, yetersiz beslenme (açlık), tıbbi imkanlardan yoksunluk (hastalık) ve şiddetli soğuk hava koşulları nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Bu durum, o dönemin Sovyet rejiminin aldığı kararın insanlık suçu teşkil ettiğinin açık bir göstergesidir.

Tarihsel Süreçte Hak İhlalleri

Çarlık Rusyası ve devamında Sovyet Gürcistanı dönemlerinde Ahıskalı Türkler, sistematik bir baskı ve zulüm politikasına maruz kalmışlardır. Özellikle Josef Stalin döneminde bu baskı doruk noktasına ulaşmış; önde gelen Ahıska aydınları, uydurma suçlamalarla keyfi tutuklamalar ve infazlara tabi tutulmuşlardır.

1938 Sovyet anayasasının kabulünden sonra dahi, Ahıskalıların kimlikleri manipüle edilerek bir kısmı Azerbaycan milleti olarak kaydedilmiş, aynı zamanda sınır koruması bahanesiyle bölgeye on binlerce asker yerleştirilmiştir. Bu eylemler, Ahıska Türklerinin gelecekteki sürgün planının hukuki altyapısını hazırlama amacı taşımıştır.

II. Dünya Savaşı yıllarında askere alınan 40.000 civarında Ahıskalı erkeğin cepheye gönderilmesi ve geride kalan kadın ve yaşlıların Ahıska-Borcom demiryolu inşaatında zorla çalıştırılması, sürgün planının lojistik hazırlığı olmuştur. Ahıskalılar, kendi elleriyle, kendilerini vatana hasret bırakacak tren yolunu inşa etmiştir.

Sürgün Kararının Hukuki Dayanağı ve Sonuçları

15 Kasım 1944 tarihi, binlerce insanın kış gecesi ocaklarından sökülerek, Sibirya, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan gibi uzak Sovyet cumhuriyetlerine sürülmesiyle, uluslararası hukukun açıkça ihlal edildiği bir kara sayfa olarak tarihe geçmiştir.

Sürgünün ardındaki gizli belge, 31 Temmuz 1944 tarihli “Devlet Savunma Komitesi”nin gizli kararıdır ve altında Gürcü diktatör Stalin'in imzası bulunmaktadır. Bu karar, Ahıska, Adigen, Aspinza, Ahılkelek ve Bogdanovka rayonları ile Acaristan Özerk SSC'den Türk ve Hemşin olmak üzere toplam 86.000 kişinin Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan'a tahliyesini emretmekteydi.

Sürgün neticesinde Ahıskalı Türklerin mal ve mülkleri Gürcü ve Ermenilere hukuka aykırı şekilde tahsis edilmiş ve mağdurların en temel mülkiyet hakları ihlal edilmiştir.

Geri Dönüş Mücadelesi ve Reddedilen Haklar

1956 yılına kadar sıkı bir tecrit rejimi altında yaşayan Ahıskalı Türklerin hareket özgürlüğü kısıtlanmıştır. Sürgüne gönderilen diğer Kafkas halkları (Karaçay, Balkar, Çeçen, İnguş, Kalmuk) 1956'da ana yurtlarına dönme izni alırken, Kırım Türkleri ve Ahıska Türklerine dönüş izni verilmemiş, eski vatanlarını ziyaret etmeleri dahi yasaklanmıştır.

1957'den itibaren Ahıskalı temsilcilerin vatana dönüş talepleri "Siz Azerîsiniz! Azerbaycan'a dönebilirsiniz" gibi asılsız ve hukuki temeli olmayan gerekçelerle reddedilmiştir. Bu durum, Sovyet makamlarının etnik kimliği inkar ve siyasi manipülasyon yoluyla uluslararası hukuku çiğnediğini göstermektedir.

1964'te Taşkent’te kurulan "Millî Hakların Müdafaası İçin Türk Birliği" ve 1970'te yayınlanan "Biz Türküz!" beyannamesi, Ahıskalı Türklerinin self-determinasyon hakkı ve uğradıkları zarar ziyanın tazmini gibi meşru talepleri dile getirmiştir. Ancak Sovyet makamları bu taleplere karşılık vermemiş, hatta 1970'te İçişleri Bakanı Eduard Şevardnadze yönetimi, Tiflis'e dönmek isteyen binlerce Ahıska Türkü'nü şiddet kullanarak geri çevirmiştir 

Nihai Talep ve Hukuki Kınama

Ahıskalı Türklerinin 81 yıl önceki sürgünü, Sovyetler Birliği'nin uluslararası hukukun temel ilkelerini, yaşama hakkını ve insan onurunu hiçe sayarak işlediği bir ağır insan hakları ihlalidir 

Bu acı yıl dönümünde, sürgün esnasında hayatlarını kaybeden soydaşlarımızı rahmet, minnet ve saygıyla anıyor; bu sistematik etnik temizlik ve hukuksuzluk eylemlerini şiddetle kınıyoruz.

Biz Ahıskalı Türkleri olarak, uluslararası hukukun gereği olarak, bir gün Ahıska topraklarının tekrar öz evlatlarına kavuşması yönündeki meşru ve hukuki talebimizi kararlılıkla sürdüreceğimizi beyan ederiz."



  • Cumartesi 20.9 ° / 15.1 ° false
  • Pazar 22.7 ° / 15.4 ° Güneşli
  • Pazartesi 22.9 ° / 12.8 ° false