Sizler gazetenin yada sayfanızın bu satırlarını okurken kim bilir, kimileriniz evlerinizde sıcacık odalarınızda elinizde bir fincan kahve yada bir bardak çayı yudumluyorsunuz. Kimileriniz tatile gitmiş tatilin tadını çıkarıyor, kiminiz otobüste kiminiz uçaktasınız. Bir çoğunuz en çok sevdiğiniz ailelerinizle akrabalarınızla bayramı kutlamaktasınız.
Bazılarınız demir parmaklıklar arkasındaki sevdiklerinizle hasret gidermeye çalışıyorsunuz. Bir çoğunuz da mezarlıklarda şehit olmuş çocuklarımızın mezar başındasınız. Henüz toprakları kurumamış, üstüne besteler yapılmış yine bir bayram günündeyiz.
NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR?
Eskilerin dediği gibi bayram günlerinde bütün küskünler, bütün dargınlar aralarında olup biteni unutup barışır sonra birbirileriyle sarmaş dolaş olurlarmış.
Annelerimiz, günlerce önceden yeni elbiselerimizi dikmeye baslar, yeni ayakkabılar alınır. Büyüklerin elbiseleri küçüklere göre ayarlanırdı. Bu konuda şanslıydım evde en büyük ben olunca elbiseler önce bana dikilir sonra benim küçülen elbiselerim benden sonraki kız kardeşlerime ayarlanırdı.
Hatta bir keresinde çocuktum ama o kadar bu durumdan rahatsız olmuştum ki elbise provalarını kız kardeşimden gizli gizli yapmış sonrada annemle bir plan yaparak kız kardeşime elbiseyi komsunun bana hediye getirdiğini söylemiştik. Kız kardeşimde inanmıştı ne olacak oda benden iki yas daha küçük bir çocuktu. Ona küçük gelen elbiseleride ondan iki yas küçük kız kardeşime verilirdi. Eminim bu satırları okurken bir çoğunuz bizimde böyleydi eskiden dediğinizi duyar gibi oluyorum.
Günlerce önceden baklavalar, börekler açılırdı. Asla hazırı alınmazdı. Zaten hazırda yoktu. Evlerin genel temizliği yapılır, misafir karşılamaya hazır hale getirilirdi.
Biz çocukları bir bayram heyecanı sarardı, sorma gitsin. Çocukluğumuzun sayılı özel günleri vardı. Bayramlar, yılbaşı gecesi, Erevizyon şarkı yarışmasının olacağı gün.
Tabi birde Ulusal bayramlarımız vardı. Okullarda tüm ulusun birlikte kutladığı bayramlar.
Bayram günü erkenden kalkınır birlikte kahvaltı edilir, günlerce önceden hazırlanan bayramlıklar giyilirdi. Bayramlıkları tamamlayan ilk defa açılışı yapılarak ayakkabılar giyilir ve kardeşler yaş sırasına göre sıraya girer sırasıyla varsa neneler dedeler ve anne babanın elleri öpülürdü. Bayram
harçlığı toplanırdı. Hayatımızın ilk alın teriyle kazandığımız paralar olarak görür ve o kadar çok parayı bir dahaki bayrama kadar göremezdik.
Daha sonra misafirliğe gidilir yada misafirlerin gelmesi beklenirdi. Çalan her kapı sesi, gelen her misafir bizi inanılmaz canlandırırdı.
Simdi bu bayramlardan eser kaldı mi?
HELE DE ÜLKEMİZ BU HALDEYKEN “OLUR MU HİÇ BAYRAM ?”
Bir yandan ülkelerinden, yurtlarından kopmuş aç, susuz, sefil Suriyeli mülteciler, kıyıya vuran insan ve çocuk cesetleri. Bir yandan onlarca şehitlerimiz, üstüne besteler yapılan toprakları dahi kurumamış şehitlerimiz.
Bir yandan evlerine tıkılmış 120 bin insan, derin dondurucularda saklanan insan cesetleri, basılan işyerleri, susturulan hapse atılan gazeteciler, çöplükten beslenen insan manzaraları.
Hepimiz gırtlağımıza kadar borcun içindeyiz. Yolsuzluğa, hırsızlığa, hukuksuzluğa, şiddete, adam kayırmaya, adam öldürmeye bullaşmışız. Çünkü bu ülkenin vatandaşlarıyız. Adeta hepimiz… Çukura batmışız.
Gel de bayram kutla. Nerde o eski bayramlar? Bütün bunlara rağmen bayram kutlayabilenlere iyi bayramlar dilerim.