CHP Esenler İlçe başkanı hemşeri canlısı olması nedeniyle Milletvekili müdahaleleri, hemşericilik ve İmamoğlu karşıtlığı üzerinden kurulan ittifaklar, CHP'nin kendi içinde nasıl çürüdüğünü gözler önüne serdi.
İLÇE KONGRESİNDEN İL KONGRESİNE: ŞAİBE ZİNCİRİ
CHP Esenler İlçe Kongresi'yle başlayan tartışmalar, İstanbul İl Kongresi'ne taşınırken çığ gibi büyüdü.
Örgüt emekçileri, alın teriyle seçtikleri il delegelerinin hakkını ne ilçe başkanı ne ilçe yönetimi koruyamadı, onlar kendilerine yer açtı.
Çünkü bu süreçte demokrasi değil, kulisler, liyakat değil, sadakat, adamlık değil adamcilik kazandı.
İlçe kongresinde halkın iradesiyle belirlenen 9 il delegesi, il kongresinde adeta saf dışı bırakıldı.
Kimin delegesi olduğu, kimin emeğiyle seçildiği unutuldu; koltuk pazarlıkları, "bizimkiler" ve "ötekiler" ayrımı parti içi adaletin yerini aldı.. Eski İlçe Başkanı Bülent Ütebay'ın akrabası Rabia Ütebay, değişim karşıtlığını "aile geleneği" haline getirmiş durumda olmasına rağmen neden el üstünde tutuluyor kimse anlamış değil…
MİLLETVEKİLİNDEN MÜDAHALE: "HEMŞERİCİLİK" CHP'NİN TÜZÜĞÜNÜ ÇİĞNEDİ
İddiaya göre, Sivas Milletvekili Ulaş Karasu, Esenler listesine doğrudan müdahale ederek iki hemşerisini kurultay delegesi olarak yazdırdı. Elbette Sivaslı İl Bakanı Sivas dayanışması yaptığından böyle oldu.
Bu durum yalnızca tüzüğün ihlali değil, örgüt iradesine açık bir darbedir.
Parti emekçileri bu tabloyu "görev değil, kayırmacılık" olarak nitelendiriyor.
Parti içinde uzun süredir dile getirilen bu tarz atamalar, "liyakat değil, hemşerilik" anlayışının kurumsallaştığını gösteriyor.
Karasu'nun bu hamlesi, sadece iki kişiyi değil, parti içi güveni de yerle bir etti.
GÜRSEL TEKİN EKOLÜ: İMAMOĞLU KARŞITLIĞI ÜZERİNDEN KURULAN GİZLİ İTTİFAK
İl kongresinde yaşanan tablo, aslında İstanbul'daki büyük kırılmanın da yansımasıydı.
Esenler'den başlayarak il yönetimlerine uzanan süreçte, İmamoğlu karşıtlığı ortak payda haline getirildi. Seçilenlerin ajandasında değişim karşıtlığı alabildiğine geniş
Ancak "At izi- it izi" misali" Kimisi değişim karşıtı", kimisi "eski düzenin savunucusu" sıfatıyla aynı masada buluştu.
Gürsel Tekin çizgisine yakın isimlerin il yönetimine taşınması, CHP'nin enerjisini tamamen iç kavgaya yönlendirdi.
Bu isimlerin ortak özelliği, halktan çok kulislerde görünmeleri, İmamoğlu'nun yükselişini bir tehdit olarak görmeleridir.
Sonuçta CHP, Esenler'de olduğu gibi İstanbul genelinde de kendi evlatlarını birbirine düşüren bir yapıya dönüştürüldü.
ÜTEBAY AİLESİ: KADROLARDA AİLE SALTANATI VE TÜZÜK İHLALİ
Esenler'de yaşanan en ciddi skandal, tüzüğün alenen çiğnenmesiyle gerçekleşti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde çalışan Ali Ütebay, tüzük gereği il veya ilçe yönetimlerinde görev alamaz.
CHP'nin açık hükümlerine göre, belediye kadrolarında çalışanlar, yönetim organlarına yazılamaz; yazılırsa bu durum açık bir parti suçu sayılır.
ANCAK BU YASAK VE ETİK KURAL HİÇE SAYILDI.
Ütebay, hem değişim karşıtı tutumunun hem de belli kliklere yakınlığının ödülünü alarak il yöneticiliği koltuğuna oturtuldu.
Bu atama, sadece bir kişiyi değil, parti disiplinini ve tüzük ahlakını da yerle bir etti.
SEYRANTEPE'DE KURULAN "AİLE BÜROSU"
İl binasında iddialara göre Ütebay ailesi iki katlı bir "otorite hattı" kurmuş durumda.
İkinci katta oturan "büyük Ütebay" strateji belirliyor, üçüncü katta görev yapan "küçük Ütebay" ise bilgi-belge taşıyarak "aile sözcülüğü" yapıyor.
Bu tablo, bir siyasi partinin kurumsal yapısından çok, cemaat benzeri bir yapı görüntüsü veriyor.
SESSİZ KALANLAR SUÇA ORTAK
Listelerde adı olup da haksızlığa uğrayanlar ise sessiz. Oysa onları seçen örgüt, hak, hukuk, adalet diyerek seçti.
Ama korkaklık, konfor ve biat kültürü ağır bastı. Suskunluk, bu düzenin devamına hizmet ediyor.
CHP'NİN ÇÜRÜMESİ: KAYIRMA, İHANET VE İMAMOĞLU DÜŞMANLIĞI
Bugün CHP'nin içinde yaşanan asıl tehlike, dışarıdaki iktidar değil, içerideki kadro kayırmacılığı ve İmamoğlu düşmanlığıdır. Parti, değişim isteyenlerle statükoyu koruyanlar arasında ikiye bölünmüş durumda.
Ne yazık ki Esenler gibi örgütlerde "İmamoğlu karşıtlığı" siyasetin değil, kişisel hesapların ortak paydası olmuş durumda.
Bu anlayış, CHP'yi ileriye değil, geriye sürüklüyor. Koltuklarını korumak için partinin enerjisini heba eden bu zihniyet, İstanbul'daki başarının en büyük düşmanıdır.
CHP YA KENDİNİ TEMİZLEYECEK YA DA TARİHE KARIŞACAK
Esenler'de yaşananlar sadece yerel bir tartışma değil; CHP'nin genel halinin küçük bir yansımasıdır.
Bu zihniyet değişmezse, partinin ne İstanbul'da ne Türkiye'de iktidar olma şansı kalır.
Kayırmacılıkla, hemşericilikle, aile saltanatıyla ve İmamoğlu karşıtlığıyla yürünecek yol ancak uçuruma çıkar.
Böyle saça, böyle tarak... Ama bu örgüt, bu kadar yanlışın ve haksızlığın hesabını er ya da geç soracak. Bekleyip göreceğiz…